Alemdar İnşaat yönetim kurulu başkanı Abdullah Alemdar Bolu Objektif Haber sitesine verdiği özel röportajda inşaat sektörüyle ilgili çok önemli değerlendirmeler yaptı…
Abdullah Bey, 2018 yılının ikinci yarısından itibaren başlayan daralma inşaat sektörünü 2019 yılının özellikle birinci yarısında oldukça olumsuz etkiledi. Batan inşaat şirketi sayısı dikkat çekerken pek çok firma da bu süreçte konkordato ilan ederek ayakta kalmaya çalıştı. Alemdar İnşaat olarak genel eğilimin aksine bu süreçten güçlenerek çıktınız. Bu başarı yalnızca tecrübe birikimi ile açıklanamaz sanırım. Alemdar İnşaat olarak bu süreçten güçlenerek çıkmayı nasıl başardınız? Başarı hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
12 Ağustos 2018’de hem ülke ekonomisi açısından hem de bizim sektörümüz açısından doların ve Euro’nun tavan yapmasıyla birlikte farklı bir sürece girmiş olduk. Bu süreç birçok sektörü etkilediği gibi en çok inşaat sektörünü etkiledi. Bu sürecin devamında 2019 yılını da hemen hemen aynı şekilde tamamlamış olduk. 2018 yılı Ağustos ayı öncesinde biz kriz öngörümüzü seçim kararıyla birlikte yapmıştık zaten. Seçim kararının öne alınması bazı işaretleri de beraberinde getirmişti. Buna istinaden biz likitide olarak gerekli önlemlerimizi almıştık. Bizim öngörümüzde maksimum 6 aylık bir süreç vardı. Bu süreç takriben 1,5 yıllık bir sürece yayılmış oldu. 6 ay hiç sıkıntı yaşamadan pozisyonumuzu aldığımız için çok rahat bir şekilde 2018 yılını tamamladık. 2019 yılı için farklı enstüramanlar geliştirmek zorundaydık ve bu enstüramanlar’ı geliştirdik. Kredi faiz oranlarının % 2’nin üzerine çıktığı hatta % 2,35’leri gördüğü bir dönemde daire satmak gerçektende bir efsaneydi. Bir olaydı. Biz takriben 2019 yılında 2018 yılındaki ciromuzu yakalayarak hatta 2017 yılındaki ciromuzu egale ederek bunu da başarabildik. Bunu şu şekilde yaptık. Özellikle taksitli satışlara ağırlık verdik. Kampanyalar düzenledik ve bu kampanyalar ile birlikte dairelerin satılamadığı bir dönemde ev satmayı başardık. Tecrübenin de katkısı bunda önemli fakat bu dönemde daha da önemli bir şey keşfettik. Bir tanesi kesinlikle kendi işini yapmak. Yani bildiğin işi yapmak noktasında bir tespitimiz oldu. İkincisi de tasarruf. Bildiğin işi yapmak şunu ön plana çıkartıyor. Marka değerini ön plana çıkartıyor. Çünkü sadece o işe odaklanıyorsunuz ve onun dışında başka bir yere dikkatiniz dağılmıyor. Geçmişte bizde ufak tefek -bildiğimiz işi yapma- noktasında bazı hatalar yaptık. Bunu kabul ediyoruz. En azından bundan sonrası için “bildiğimiz iş” noktasında ilerlemeyi öğrenmiş olduk. Bildiğimiz işi yaptığımız için piyasadaki gelgitlerden daha önceden önlem alma şansınız oluyor. Tabiri caizse dalgalı sularda gemiyi yönetme yeteneğinizde artmış oluyor. Zaten biliyorsunuz kaptanın başarısı gemiyi ne kadar iyi kullandığından değil gemiyi hedeflediği limana götürüp götüremediğinden dem vurularak ortaya çıkıyor. Allah’a şükürler olsun ki bizde 2006’da başlayan yolculuğumuzun 14.yılındayız. Gemiyi böyle bir fırtınalı ortamdan bu şekilde çıkarma şansına sahip olduk. Yani bildiğimiz işi yapmak ve markaya değer vermek adına bunu yaptık. Markaya verdiğimiz değerin karşılığını ben şu şekilde açıklayabilirim; Şu ana kadar 88 proje, 140 blok, takriben 1600-1700 teslim edilmiş daireden bahsediyoruz ve bunun karşılığı olarak ta hakikaten parasal anlamda düşündüğünüz zaman çok büyük rakamlara tekabül ediyor. Fakat biz şunu yapmışız; markayı ön plana çıkardığımız için biz insanları ev sahibi yapmışız. Yani para kazanmak 2’inci, 3’üncü sırada gelmiş ama önceliğimiz insanları ev sahibi yapmak ve insanların memnuniyet yüzdesini yükseltmek olmuş. Bir işletme düşünün ki % 90’nın üzerinde bir memnuniyet sağlıyorsunuz. Bu her işletmeye nasip olmayan bir orandır. Bunu tabi yaptığınız işin kalitesi ve fiyat politikalarınızla artı ödeme imkânlarınız ve ödeme gücünüzle sağlayabiliyorsunuz. Bir de bütün bunların totalinde bir de güven endeksi oluşuyor. Şu anda Allah’a şükürler olsun ki bu güven endeksinin zirvesindeyiz diye düşünüyorum. Beni tanıyanlar kolay kolay abartmayı sevmediğimi iyi bilirler. Bu konuda bu kez mütevazı olmayacağım. Bunun dışında ikinci kez bir şey daha öğrendik. Yoksul bir aileden gelen bir kişiyim ben. Yoksul derken kendi kendine yetebilen ekstra imkânları olmayan kıt kanaat şartlarda okumuş ve yetişmiş. 10 yaşından beri çalışan bir insanım. Her şeyin çalışmayla olduğuna inanan ve çalışarak bugünlere gelmiş bir insan olarak gördüğümüz en önemli şey; tasarruftu. Büyüklerimizin bize aşıladığı hep buydu. Bizim hiçbir zaman ekmeğimiz çöpe gitmez, tabağımızda yemek bırakılmaz, olan bir şey varken daha iyisi ya da daha fazlası alınmaz. Biz hep böyle yetiştik. Yani ihtiyaçlar mukabilinde ihtiyacın neyse onu alırsın onun dışındakini tasarruf edersin. Yani tasarruf her şeyden önemlidir. Türkiye’nin de böyle bir açığının olduğunu biz bu kriz döneminde anlamış olduk. Bu kriz bize kesinlikle tasarruf bilincini yeniden öğretti. Eğer bu krizden de biz bu tasarruf bilincini öğrenmediysek burada bizimle alakalı ciddi bir soru işareti var demektir. Gerçekten iyi günlerde bohçayı doldurmak lazım kötü günlerde harcamak için. Ya da eskilerin deyimiyle kefen parası diye bir olay var. Bunu mutlaka herkesin kendi işletmesi ölçüsünde yapması gerekiyor. Tasarruf eden bir toplum olursak ekonominin çarkları daha iyi dönecek diye düşünüyorum. Onun için biz şirket olarak önce nerelerden tasarruf edebiliriz? diye düşündük ve gereksiz yere yaptığımız bütün harcamaları tasarruf etmek suretiyle bazı kalemlerde % 30’a kadar tasarruf ettiğimiz alanlar oluşturduk. Tüm bunları İnşaat sektörünün durgun olduğu, dairelerin pahalanmadığı ve maliyetlerin yükseldiği bir dönemde yaptık. Artan maliyetleri fiyatlara yansıtamadığımız bir dönemde bu tasarruf kalemini çalıştırmak suretiyle en azından firmayı zarar ettirmeden kendi içinde döndürmeyi başardık. Dediğiniz gibi gerçekten de bir başarı hikâyesi yazdık. Bu konuda da yine mütevazı olmayacağım. Söylenenlerin, yapılanların, eleştirilerin aksine şükürler olsun ki kriz öncesi döneme göre çok daha güçlüyüz. İnşallah önümüzdeki süreçte çok daha güzel işler yapacağız. Çok daha güzel noktalara bu firmayla birlikte ulaşacağımıza inanıyorum.